Necati Mete’nin sorularını cevaplayan Sırp yıldız, Fenerbahçe’nin dünya çapında yıldızlara alışık olduğunu ve bu yıl da bunun eksikliğinin çekildiğini tabir ederken hem düne hem bugüne dair samimi açıklamalar yaptı. Kezman ile gerçekleşen röportaj şu formda:
Uzun vakittir görmüyoruz seni, neler yapıyorsun, bugünlerde nelerle meşgulsün?
Açıkçası birkaç yıldır tabiatla iç içe yaşıyorum. Bu denli yıl çok fazla seyahat, çok fazla gerilim, çok fazla çalıştık futbol hayatımın başından beri. Bilhassa de Türkiye’de. Futbol mesleğimden sonra futbolcu temsilcisi olarak çalışmaya karar verdim. Kimi değerli oyuncular için kontratlar yaptık. Sonrasında bir orta vermek istedim zira hayatın farklı istikametlerini tatmaya muhtaçlık duydum. 44 yaşındayım artık. Kış aylarında Sırbistan’da dağ köyünde, yazları ise Karadağ’daki konutumda yaşıyorum. Karavanımla Avrupa’yı geziyorum. Portekiz’i ve Yunanistan’ı gezdim, Fas’a gitmeyi düşünüyorum. Kitesurfing yapıyorum. Çok fazla kayak yapıyorum zira futbol oynarken bunu yapamıyordum. Bu tip şeylerin tadını çıkarıyorum. Menajer olarak da çalışmaya devam ediyorum, birtakım oyuncularım var. Tanrı’ya şükür. Kontrat vakitlerinde ya da toplantılarda, kontrat yapmam gereken vakitlerde, olmam gereken yerlerde oluyorum.
FENERBAHÇE’DE NELER OLDUĞUNU BİLİYORUM
Türk futbolunu takip ediyor musun? Büyük Türk kadrolarının şimdiki durumlarıyla ilgili bir fikrin var mı?
Dürüst olmak gerekirse çok fazla takip etmedim. İtalyan ligini takip ediyorum zira tüm futbolcularım, 6-7 yıldır İtalya’da. İtalya futboluna çok yargıcım. Öteki liglerin çok içinde değilim ancak birçok Türk arkadaşım var, bir tanesi en güzel arkadaşlarımdan biri. Alışılmış ki birçok bilgiye sahibim, bilhassa Fenerbahçe’de neler olduğunu biliyorum. Transfer borsasını takip ediyorum, Galatasaray’ın âlâ isimlerle anlaştığını görüyorum. Fenerbahçe yeterli isimlerle mutabakata çalışıyor. Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi elemelerinde tıp atlayamadığını biliyorum ki bu bir hayal kırıklığı. Trabzonspor’un güzel bir ekip olduğunu biliyorum, geçen yıl birkaç düzgün oynadıkları maçı takip ettim. Çok derinlemesine olmamakla birlikte neler olup bittiğini biliyorum.
Bende sana bunu soracaktım, Fenerbahçe’nin son durumuyla ilgili neler söylemek istersin, kulüp 8 yıldır şampiyonluktan uzak, bu yıl birçok transfer yapıldı.
Açıkçası, Fenerbahçe taraftarları olarak hiçbirimiz çok memnun değiliz. Şampiyon olunamayan 8 yıl uzun bir mühlet. Avrupa’da büyük bir muvaffakiyet yok. Fenerbahçe taraftarları uygun sonuçlara alışık. Ben oradayken Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynamıştık, UEFA’da çeyrek final oynamıştık. Şampiyon olup Harika Kupa kazanmıştık. Alışılmış ki üzgünüz ve hayal kırıklığı içerisindeyiz ancak umuyorum ki bu yıl Fenerbahçe muvaffakiyete ulaşır. Kimi uygun transferler yapıldı, kimilerinde geç kaldılar. Bazen plansız davrandılar. Durum bu türlü gözüküyor zira her seferinde oyuncular geliyor gidiyor, muvaffakiyet için art geriye 3-4, 5-6 yıllık planlar yapılmıyor. Bu makûs bir durum tabi, umarım bu sene hem şampiyonluğu kutlarlar hem de Avrupa’da art geriye muvaffakiyetler gelir.
Son devirlerde Fenerbahçe’de en çok konuşulan bahislerden biri, dünya çapında bir forvet eksikliği. Taraftarlar senin üzere, geçmişteki birçok yıldız oyuncu üzere oyunculara alışıklar. Bugünlerde bu gerçeği hissedemiyorlar. Dinamo Kiev karşısında olsun, Üstün Lig’in birinci maçında Ümraniyespor karşısında da birebir şeyi hissettiler. Bu mevzu hakkında ne düşünüyorsun?
Bence de Fenerbahçe dünya çapında yıldız golcülere alışık. Geçmişte baktığımızda Anderson’dan Ortega’ya, Van Hooijdonk’tan Anelka’ya, Semih Şentürk üzere yetenekli bir Türk golcü ’ye… Her vakit üst seviye oyuncular vardı. Şu an bu türlü bir durum yok. Taraftarlar, Fenerbahçe’de bu tip doğal yetenekli, oyunculara alışkınlar. Cagliari’den alınan Joao Pedro bence yeterli bir yatırım fakat taraftar ve kadro her maç fark yaratacak isimleri, golcüleri hak ediyor. Joao Pedro yeterli bir oyuncu, deneyimli bir oyuncu. Serie A’da âlâ bir dönem geçirdi lakin yeniden de küçük bir kulüpte oynadı ve küme düştüler geçen yıl. İdare daha büyük bir adım düşünmeli ve golcü oyuncu için daha fazla yatırım yapmaları gerekiyor. Zira söylediğim üzere, üst seviye golcüler Fenerbahçe’nin tabiatında var. Umarım yakın vakitte üst seviye golcülerin kadroya katıldığını görürüz zira Galatasaray’a bakıyorsunuz Mertens üzere üst seviye bir oyuncuyla imzaladılar. Fenerbahçe’de de bu tip golcüler görmeliyiz.
AZİZ YILDIRIM’IN HER VAKİT FİKRİ VARDI
Mateja Kezman, “Sana nazaran Fenerbahçe’de muvaffakiyetin anahtarı nedir? Fenerbahçe için bir reçeten var mı” sorusuna” şöyle cevap verdi.
Bence her şey âlâ bir planlamayla alakalı. Aziz Yıldırım’ın, geçmiş 20 yılda her vakit bir fikri, 4 yıllık 5 yıllık planları vardı. O, yıl yıl düşünen biri değildi. Bence bu çok kıymetliydi. Zira her vakit geleceği de düşünüyordu, yalnızca bu yılı değil. Fenerbahçe bu yüzden başarılı oldu geçtiğimiz 20 yıl içerisinde ve mükemmel şeyler çıktı ortaya. Yani, güzel bir projeniz olması gerekiyor, olağan ki finansal bir altyapı ile birlikte bu yıl, önümüzdeki yıl, hatta sonraki 2 yıl neler yapacağınızı planlamanız gerekiyor. Hocaları, oyuncuları planlamanız, hepsini bir ortaya getirmeniz gerekiyor. Bu en değerli strateji ve bununla birlikte alışılmış ki çok çalışmak. Acı çekmek ve çalışmak. Taraftalar ve kulüp, daima birlikte. Bunun şu an bu türlü olmadığını görüyorum zira şu an güya taraftarlar bir tarafta, kulüp öbür tarafta üzere bir manzara var. Fenerbahçe bu durumda çok şeyi kaçırıyor üzere.
L1Üçgen izleyicileri senin tanıtım görüntünü gördüklerinde “Are you player, are you big player?” olayını sordular. O olayı hatırlıyor musun?
Evet olağan ki. Çok komik bir öyküydü. Galatasaray maçından sonraydı, çok büyük bir derbi tabi. Kaybetmiştik. Natürel ki taraftarlar hayal kırıklığı içerisindeydi ancak ben ferdî olarak yeterli oynamıştım ve kimilerimiz yapabileceğimiz her şeyi yapmıştık alanda. Lakin kaybettik, çok şanssızdık. Maçtan sonra her zamanki üzere Samandıra’ya gitmiştik daima birlikte. Meskene gitmek istemiştik. Kapıda bir küme taraftar vardı, bağırıyorlardı, kızgınlıklarını gösteriyorlardı. Düşündüm, ben elimden gelen her şeyi yapmıştım ve âlâ bir maç çıkarmıştım. Ruhumu, kalbimi ortaya koyup savaşmıştım alanda. Ancak sonuç olarak kaybetmiştik. Bazen kazanırsınız, bazen kaybedersiniz. Otomobilime binip meskene gitmeye karar verdim. Birçok taraftar alkışlıyordu ve olumlu tepki veriyorlardı. 1-2 tanesi de çok negatifti. Arabayı durdurup, camı açıp, sorunun ne olduğunu sormaya karar verdim. 1 tanesi sanırım çok alkollüydü. “Are you player, are you big player” diye bağırıyordu. Şu an kulağa eğlenceli geliyor ancak o an şaşırmıştım. Neredeyse benimle hengame istiyordu. Sonunda yoluma devam etmeye karar verdim zira çok sarhoş olduğunu görüyordum ve onunla konuşmak imkansızdı. Sonraki gün televizyonda birçok görüntü gördüm bununla ilgili, büyük bir hikayeymişçesine. Komik bir öyküye dönüştü bu bahis sonrasında.
Aslında bu bahis üniversal herhalde. Bir kezinde Fenerbahçe’de misyon yaparken, Ajax maçından evvel Van der Sar ve Marc Overmars ile yemek yemiştik. Van der Sar Juventus’ta oynarken, kazandıklarında tesise Lamborghini ile gidermiş. Kaybettiklerinde ise kulübün verdiği Fiat marka otomobille.
Evet bunu ben de birtakım kulüplerde deneyim ettim. PSV’de, Atletico Madrid’de ve Fenerbahçe’de. Bazen soyunma odasında bu mevzuyla ilgili gülerdik zira kaybettikten sonra birbirimize bakıp “Yarın tesislere küçük otomobille geliyoruz tesislere” derdik. Bununla ilgili eğlenmeye çalışırdık ancak birebir vakitte bu durum güzel değil. Zira taraftarlar grubun daima gerisinde olmalı. Her maçı kazanmak kolay değil, bazen kazanır bazen kaybedersiniz. Örneğin İngiltere’de, kadro küme düşüyor, stattaki tüm taraftarlar ekibi alkışlıyorlar, ağlıyorlar. Ekibe, kulübe ve herkese hürmetlerini sunuyorlar. Bence her ülke bu mantaliteyi edinmeli. Lakin güney ülkelerinde bu sıkıntı, daha sıcak mental yapıya sahipler ve bazen fazla tepkiler veriyorlar.
Olay büsbütün beklentiler ve gerçeklerle ilgili. Taraftarlar sizlerin alanda savaştığını görmek istiyorlar. Bu yüzden tepki veriyorlar. Eminim ki Fenerbahçe’de süper anıların vardır. Hangisi birinci akla gelen, en çok akılda kalan?
Bu anılardan birincisi, Galatasaray’a birinci golümü attığım maç. Zira Fenerbahçe’ye imza attığımda bana “Galatasaray’a gol attığında gerçek Fenerbahçeli olursun” dediler. Birinci maçımda attım golü ve 2-1 kazandık, çok memnundum. Harika bir histi. Taraftarların müspet gücünü sonraki gün bile hissediyordum, olağanüstüydü. Alışılmış ki İstanbul’daki Sevilla maçında attığım gol ve deplasmandaki Sevilla maçında Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale yükseldiğimiz an, birebir vakitte kulüp tarihindeki en başarılı an. Şu anda bile o şahane duyguyu hissediyorum. Şahane bir geceydi. Şampiyonluğu kutladığımız, 1 milyon taraftarın sokakta olduğu gece, o memnun insanları görmek, olağanüstü anılardı ve bunları hatırlamaktan çok memnun oluyorum.
BİR NUMARALI ODAĞINIZ OLMALI
Fenerbahçe dışında mükemmel bir mesleğin var, Partizan, PSV, Atletico, Chelsea, PSG… Her vakit dorukta olmanın anahtarı nedir, Türk gençlerine tavsiyen var mı?
Her şey çok çalışmakla alakalı. Her vakit çok çalışmalı ve futbol 1 numaralı odağınız olmalı. Gençler, futbolu yalnızca bir iş olarak görüyorlar. Futbolu farklı bir yere konumlandırmıyorlar ve bu yüzden 1-2 sene dorukta kaldıktan sonra basitçe düşüşe geçiyorlar. Tüm temsil ettiğim futbolculara “Odak noktanızı 1 günlüğüne bile kaybederseniz, bir sonraki gün sizin için tekrar doruğa çıkmak ismine çok zorlayıcı olacaktır.” Diyorum. Her gün her sabah tepede olmak zorundasınız, hayatınızda yalnızca futbol olmalı, öbür bir şey değil. Futbolu bıraktığınızda her şeye vaktiniz olacak, arkadaşlar, Instagram, partiler… Futbol oynuyorsanız, yüzde 100 odak noktanız futbol olmalı. Zira bu halde yaşamazsanız tepede kalma bahtınız yok. Çalışmak, çalışmak, çalışmak ve olağan ki yetenek. Acı çekeceksiniz, bunlar en değerli şeyler.
Geçmişten hala irtibatta olduğun hoca, oyuncu ya da idari işçi var mı?
Bir WhatsApp kümemiz var, tüm oyuncular var bizim vaktimizden. Bir şey olduğunda buradan birbirimizle bilgi paylaşımı yapıyoruz. Hepsiyle irtibat halindeyim yani. Bu sistemle irtibatta kalıyoruz. Bu mükemmel bir durum bence. Türkiye’ye geldiğimde Tümer Metin’i, Volkan’ı, Tuncay’ı, ziyaret ediyorum. Hepsiyle etkileşim içinde olmaya çalışıyorum zira bir biçimde hepimiz futbol bölümünün içerisindeyiz. Kimilerimiz hoca, kimilerimiz menajer, kimilerimiz yönetici. Birbirimizle bilgi paylaşımı yapıyoruz, birlikte çalışmaya çalışıyoruz. Birçoğuyla konuşuyorum.
Futbol dalıyla ilgili, menajerlik dışında bir kulüpte profesyonel olarak misyon almak üzere bir planın var mı?
Futbolu bıraktıktan sonra hocalık için A lisansı aldım. Kurs 1 yıl sürdü ve karar verdim ki bu benim yapmak istediğim iş değil. Bir defa daha futbolcu üzere yaşamak istemiyorum, oteller, gerilim, baskı, kulüpler, taraftarlar… Hayatın tadını çıkarmak istiyorum artık, bu yüzden menajerlik işine girdim. Hem hala dal içerisindeyim hem de kendime vakit ayırabiliyorum. Bu türlü hoş, baskı yok. Yalnızca sen varsın, bir sürü beşerle ilgilenmiyorsun, kulüp yok… Bir orta Partizan’la görüşme halindeydik sportif yöneticilik için. Her seferinde hayır yanıtını verdim. Zira bunu tekrar yapacaksan, yeniden hayatımı göz önünde yaşayacaktım, tekrar hayatımda yalnızca futbol olacaktı. Sana söylediğim üzere, buna hazır değilim. İleride de bunun bu türlü olacağını düşünüyorum. Ben kayak yapmak istiyorum, kitesurfing yapmak istiyorum. Çocuklarımla seyahat etmek istiyorum. Kendimi bir kulüp içerisinde, hocalık üzere bir rolde görmüyorum.
Bu demek oluyor ki Türkiye’ye yalnızca tatile geleceksin. İş için değil.
Kesinlikle, bunu seviyorum. Orada yeme içme hoş.
FENERBAHÇELİLERİ HALA ÇOK SEVİYORUM
Son 5 yılda 1-2 röportajını gördüm yalnızca. L1Üçgen olarak seninle konuşmak bizim için büyük bir ayrıcalık ve memnuniyet. Teşekkür ederim, Fenerbahçe taraftarlarına ve Türkiye’ye bir iletinin var mı?
Belirtmem gerekir ki benimle bu röportajı yapmanız da benim için memnuniyet verici. Davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Benim için özel bir röportaj bu zira uzun müddettir yalnızca 1 sefer Sırp televizyonuna Şampiyonlar Ligi finali için yorumcu olarak katılmıştım. Onda da bir arkadaşıma kelam vermiştim. 4-5 yıldır hiç röportaj vermiyordum, eksiksiz bu alanın dışındayım. Fenerbahçelileri hala çok seviyorum. Onların tarafından da sevildiğimi hissediyorum. Birçok arkadaşım Türkiye’ye tatile gidiyorlar, takside, otelde benim ismimi duyduklarını söylüyorlar. Bunun benim için manası çok büyük. Onlara mesajım, kulübün ardında olsunlar. Makus vakitlerden da geçseler, grubu ağır bir biçimde desteklemeye devam etsinler, düzgün bir geleceğe inansınlar. Bu en kıymetlisi. Onlara bu yıl muvaffakiyetler diliyorum ve umuyorum ki önümüzdeki yıl daima birlikte şampiyonluğu kutlayabiliriz.
