Sözcü Gazetesi muharriri Aytunç Erkin bugünkü köşesine 28 Şubat Davası’ndan hükümlü Çetin Doğan’ın mektubunu taşıdı. Çetin Doğan gönderdiği mektubunda “Hangi darbede hükümet misyonunu sürdürebilir” diye soruyordu.
Aytunç Erkin’in yazısı şöyle:
Emekli general ve amirallerden Ahmet Çörekçi, Aydan Erol, Cevat Temel Özkaynak, Çetin Doğan, Çetin Saner, Çevik Bir, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Hakkı Kılınç, İdris Koralp, İlhan Kılıç, Kenan Deniz, Vural Avar ve Yıldırım Türker, 28 Şubat Davası’nda ömür uzunluğu mahpus cezasına çarptırılmıştı. 19 Ağustos 2021’den bu yana da Sincan-Buca ve Silivri cezaevlerinde tutulan kumandanlar vakit zaman kamuoyunu bilgilendiriyor ve uydurma kanıtlarla davanın nasıl kurgulandığını anlatıyor.
Dün…
Emekli Organeral Çetin Doğan’ın eşi Nilgün Doğan bir e-posta gönderdi:
“Sevgili Aytunç Bey… Size 28 Şubat Davası ile ilgili yazdıklarınız için minnet hislerimizi tabir edecek söz bulamıyorum. Biraz evvel avukatı, Çetin’den gelen bir metni bana yolladı. Ben de size aktarıyorum. Bizlere bile bile çektirdikleri sorunlar artık tahammül hududunu da aştı. İçimizden birinin hayatını kaybetmesi durumunda bunun bedelini nasıl, neyle ödeyecekler… Hayatımızda hiç darbe görmesek, bizlere bu tavsiye kararlarını darbe diye yutturacaklar. Ömürleri boyunca bu ülke için canlarını adayanlara yapılan bu akıl almaz cefayı yapanları biz affetsek de İlah affetmeyecek. Bu davayı mazeret ederek ordunun en mümtaz generallerine bu iftirayı atanlara, alkış tutanlara soruyorum; sanki onların bu vatana yaptıkları hizmetlerin sanki binde birini yapmışlar mı… İçimiz her geçen gün daha da yanarak, adalet bekleyişi içindeyiz. Sevgi ve saygıyla…”
28 Şubat Davası’nda ömür uzunluğu mahpusa mahkum edilen emekli Orgeneral Çetin Doğan (81) 19 Ağustos 2021’den bu yana Buca Cezaevi’nde mahpus yatıyor.
DEMİREL, ERBAKAN’A NE DEDİ?
Buca Cezaevi’nde mahpus yatan emekli Org. Çetin Doğan (81 yaşında) gönderdiği mektubunda “28 Şubat davasının bir kumpas davası olduğunu kanıtlayan kanıtlar mahkemece yok sayıldığı üzere; 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin ülkede meydana gelen siyasi gelişmelerin sonucunda 18 Haziran 1997 tarihinde istifa ettiğini kanıtlayan kanıtlar de göz gerisi edilmiştir” dedi.
Çetin Doğan Paşa’nın mektubu şöyle:
* Devrin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın istifasını sunmak üzere Çankaya Köşkü’ne hareketinden evvel Tansu Çiller ve BBP başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nn iştiraki ile düzenlediği ‘üçlü basın toplantısında’ yaptığı açıklamalar… Erbakan, 18 Haziran 1997’de Resmi Gazete’de yayımlanan mektubunda istifa münasebetini anlattı.
(Necmetin Erbakan: Refah Partisi ve Yanlışsız Yol Partisi ortasındaki koalisyon protokolüne uygun olarak, bu bir yıllık mühletten sonra başbakanlığın Yanlışsız Yol Partisi’ne geçebilmesi için, yapmış olduğumuz taahhüde ve iki parti ortasındaki mutabakata uymak üzere başbakanlık misyonundan istifa ediyorum.)
* Devrin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in TBMM Darbeleri Araştırma Kurulu’ndaki beyanları. Bu beyanlar içerisinde Demirel’in Erbakan’a “Niçin istifa ediyorsun, seni zorlayan mı var” sorusuna verdiği “Hayır” cevabı da yer almakta.
* Cumhurbaşkanı Demirel’in Resmi Gazete’de 18 Haziran 1997 tarihinde yayımlanan tebliği… Yayımlanan bildirimde Erbakan’ın istifasının kabul edildiği, yeni hükümet kuruluncaya kadar 54. Erbakan Hükümeti 12 gün (18-30 Haziran) misyonda kalmış, bu müddette birçok kararname imzalanmış, 26 Haziran’da Tansu Çiller Dışişleri Bakanı olarak Türkiye’yi temsilen yurt dışında AB toplantısına katılmıştır. Hükümetin bu faaliyetlerine ait Resmi Gazete’de yayımlanan kararnamelerin fotoğraf alıntıları mahkemeye sunulmuş, fakat dikkate alınmamıştır.
(Düşünsenize, darbe yapıyorsunuz, hükümet yerinde duruyor, 12 gün daha misyonunu sürdürüyor. Yeni hükümetin kurulmasına ait misyonunun Cumhurbaşkanı tarafından Mesut Yılmaz’a verilmesini protesto etmek için 21 Haziran 1997’de TBMM’de Tansu Çiller ve Muhsin Yazıcıoğlu’nu yanına alarak üçlü basın toplantısı yapıyor. Süreçle ilgili rahatlıkla konuşabiliyor, TRT de bunu yayınlayabiliyor. Bu nasıl bir darbedir?)
“BÇG KAMU KURUMLARINA TALİMAT VERMEDİ”
– 18 Haziran 1997 ve 21 Haziran 1997 tarihinde düzenlenen ‘üçlü basın toplantısının’ görüntülerinin duruşma salonunda hazırlattığımız barko-vizyon sistemi ile izlettirilmesini Mahkeme Lideri Mehmet Yiğitsoy kabul etmemiştir. Mahkeme Lideri münasebet olarak da “Kararı ben vereceğim. Salondaki izleyeciler değil. CD’yi bana verin” sözünü kullanmıştır. Bu suretle ‘Mahkemelerin Aleniyet Prensibi’ çiğnenmiştir.
– Mahkeme gerekçeli kararında ‘54. Hükümetin Cebren İskat Edilmesi’ fiiline cebir ögesi olarak… Sincan’da hükümetin istifasından dört ay evvel tankların yürütülmesini kanıt olarak göstermiştir. Bu olay Şubat 1997’de soru önergesi olarak TBMM gündemine taşınmış, devrin Savuma Bakanı Turan Tayan tarafından ‘Rutin tatbikat’ olarak belirtilmiştir.
– İddianame ve gerekçeli kararda hükümetin iskat edilmesi için yürütülen bütün faaliyetlerin ‘odak noktası’ olarak 10 Nisan 1997 tarihinde Çetin Doğan başkanlığında kurulan Batı Çalışma Kümesi (BÇG) gösterilmiştir.
– Meğer kelam konusu çalışma kümesinde TSK dışında hiçbir kamu kurum ve kuruluşuna buyruk ve talimat verilmediği kanıtlanmıştır. Öbür yandan tankların Sincan’da yürütülmesi kelam konusu çalışma kümesinin faaliyet geçmesinden iki ayı aşkın müddet evvel gerçekleşmiştir.
SONUÇ: Çetin Doğan’ın mektubunu okudunuz. Uzun vakittir 28 Şubat davasında yaşanan hukuksuzlukları, Fetullah’ın hazırladığı geçersiz evraklarla iddianameler hazırlandığını yazıyorum, anlatıyorum. Problem, 28 Şubat’ın siyaseten tartışılması değil. Ki benim de vakit zaman o süreçle ilgili tenkitlerim ve uygulamalarla ilgili itirazlarım oldu. Ancak… Geçersiz kanıtlarla, Kozmik Oda Savcısı Mustafa Bilgili’nin hazırladığı iddianameyle yapılan yargılamalara itiraz etmek tüm kumpas davalarına itiraz etmekle birebir manası taşıyor. Siyaset mi hukuk mu? Soru bu ve benim karşılığım: Hukuk!
