Başörtülü psikolog olur mu, olmaz mı?
Cumhurbaşkanı dâhil tartışmaya katılmayan kalmadı.
Kimler neler dedi, neler…
Başörtüsü olmadan ülke gündemine diğer bahis getirmek imkansız! Meğer. Tıpkı günlerde medyada küçük bir haber vardı:
-“Yıllardır ‘mutluluk hormonu’ olarak bildiğimiz serotoninin beyindeki eksikliğinin depresyon ile alâkası olmadığı ortaya çıktı. Bu da ‘Boşuna mı antidepresan alıyoruz’ sorusunu gündeme getirdi.”
Bu haber bir kere bile konuşulmadı. Ki biliyorum; sağlık-ilaç hususları “bilim” maskesi altına sokuluyor ve hiç konuşturulmuyor!
“Kara Kutu/ Yüzleşme Vakti” kitabımın 51 sayfasını antidepresan ilaçlar konusuna ayırdım.
Bana saldırmayan popüler psikolog ve psikiyatr kalmadı. Halbuki dünyada yapılan tartışmaları yazdım. Örneğin:
Depresyon- antidepresan ilaçlar sorunu hiç yeni değil. Bir örnek vereyim:
Prof. Irving Kirsch…
Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi…
Uzmanlık alanı psikoloji…
Antidepresan konusunda çalışmalar yapıyor…
Üniversitenin “Plasebo Çalışmaları ve Terapötik Karşılaşım Programı” araştırmasını yürütüyor. 2009 yılında yazdığı “The Emperor’s New Drugs” kitabında dedi ki:
-“Antidepresan kullanımı depresyonun sonraki yıllarda tekrarlama riskinin yüzde 113-280 arttırıyor. Dört-sekiz hafta üzere kısa kullanımlarda bile depresyon bunu tekrarlıyor. Günümüzde depresyon görülme sıklığının en temel sebebi antidepresan kullanımıdır! Zira ilaç kullandığınızda depresyon hiç bitmiyor…”
Bitmedi:
ÇALIŞMALAR YAYINLANMADI
Prof. Irving Kirsch, ABD Besin ve İlaç Dairesi/ FDA’dan aldığı dataları incelediğinde hayatının en büyük sürpriziyle karşılaştığını açıkladı:
-Anti-depresanlar ile ilgili çalışmaların yüzde 40’ı yayımlanmıyor…
-Yayımlanmayan çalışmalarda, antidepresanların yüzde 88 oranında depresyon tedavisine önemli katkı sağlamadığını gösteriyor…
Daha berbatı vardı:
-Anti-depresanlar; 24 yaşın altındaki gençlerde ve çocuklarda intihar riskini yüzde 62, yetişkinlerde felç riskini yüzde 50-60, hamileliğin birinci üç ayındaki kullanımda ise bayanların otistik bebek sahip olması riskini yüzde 280 oranında artırıyordu. Ayrıyeten ölümlere önemli oranda katkısı vardı…
Bu araştırmaları-çalışmaları yapan Prof. Kirsch’e mükafatlar mi verildi? Hayır. Hakkında çabucak karalama faaliyeti başladı.
Menfi propagandanın başında Prof. Jeffrey Lieberman vardı; Amerikan Psikiyatri Birliği Lideri. Keza:
Ulusal Bilimler Akademisi Tıp Enstitüsü ve Amerikan Bilim İlerleme Derneği üyesiydi. Ve, FDA Müracaat Şurası üyesiydi.
Üniversitelerde okutulan “Psikiyatri”, “Şizofrenin Kapsamlı Bakımı”, “Psikiyatrik İlaçlar ve Ahlak Bilgisi” üzere sekiz kitabı bulunuyordu. “Psikiyatrik Araştırma: İnsan Deneklerini Müdafaa Konusunda Kaynak El Kitabı” çalışması referans gösterildi daima. (Müfredatları bu kitaplar olanların Kara Kutu‘ya saldırması tesadüf değil.)
Prof. Lieberman dedi ki:
-“Kirsch ideolojik ve önyargılıdır. Fikirlerini ideolojik olarak desteklemesi için bir tahlil yürütüyor ve yorumluyor. Taraflı ve insanlara ziyanlı bakış açısı bu! Vardığı yanlış sonuç, depresyondan muzdarip olan ve antidepresan ilaçlardan yarar gören insanlara ziyan vermesi beklenen.”
Prof. Lieberman hakkında Wall Street Journal’dan tıp mecmuası JAMA’ya kadar ilaç şirketleriyle bağını gösteren haberler- makaleler çıktı! Tıbbın sesi değil, global ilaç şirketlerinin savunucusuydu.
Bu yalnızca bir örnek…
BEYNİ ÖLDÜRMEK
Antidepresan ilaçlar beyni etkilemekle misyonlu. Sorunun kaynağı olarak beyni görüyor ve beyni “yola getirmek” istiyor!
1950’ler başında bulunan “Imipramin” isimli antidepresan vakitle çoğaldı. “Prozac” üzere antidepresanların yüzde 90’ı 1980’lerde birinci defa pazara çıkarıldı. Bu devir ilaç şirketlerinin dünyaya açılma süreciydi. Neoliberalizm dünyaya yayılırken ilaç kutusunda antidepresanlar vardı…
İçinizde bu antidepresan ilaçlardan yutmayanız var mı? Çocuk-genç dinlemiyor reçeteye yazıyorlar…
Türk beynini bu ilaçlar kuşatıyor:
2003 yılında 14 milyon kutu antidepresan tüketirken, bu sayı 2010’da 34 milyon kutu, 2015’de 43.5 milyon kutu, 2018’de 55 milyon kutu ve 2021’de 60 milyon kutu antidepresan satıldı.
Evet, global şirketlerin beyne “format” attıklarını hiç tartışmıyoruz.
Batı’da Pfizer‘dan GSK‘ye kadar global ilaç şirketlerine bu ilaçlar yüzünden binlerce dava açıldı. Türkiye ise bu “örtüyü” hiç kaldırmıyor. Niye kaldırılsın; ilaç şirketlerin sponsor olduğu “bilim” mecmuaları çıkarılıyor, “bilimi savunuyoruz” diyen tabip birliği yöneticileri muayenehanelerinde depresyon ilaçları reçete ediyor!
Siz de tartışmaya devam edin: Başörtülü psikolog olur mu olmaz mı?
Soner Yalçın
