Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İzmir’de düzenlenen Efes-2022 Tatbikatı’nda Yunanistan ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Erdoğan “Bir kere daha Yunanistan’ı gayri askeri statüdeki adaları silahlandırmaktan vazgeçmeye, milletlerarası antlaşmalara uygun davranmaya davet ediyoruz. Latife yapmıyorum, önemli konuşuyorum” dedi. Erdoğan “Bir asır evvel olduğu üzere pişmanlıkla, hüsranla sonuçlanacak hareketlerden uzak durması konusunda ikaz ediyorum. Kendine gel” tabirlerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Venezuela Devlet Lideri Nicolas Maduro ile yaptığı basın toplantısında ise Yunanistan’daki ABD üslerine dikkat çekerek şunları söylemişti:
“Şu anda 9 tane Amerikan üssü Yunanistan’da kuruldu. Pekala, bu üsler kime karşı kuruluyor? Verdikleri yanıt; Rusya’ya karşı. Bunu yemezler kusura bakmasınlar. Şu anda elimizdeki sayılar 400 milyon Avro Yunanistan’ın Avrupa’ya borcu var. Buna karşın Avrupa ülkeleri, isimlerini vermeyeceğim, önemli manada Yunanistan’a silah dayanağı, uçaklar, helikopterler veriyorlar.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunanistan’ın ataklarına karşı “Bir asır evvel olduğu üzere pişmanlıkla sonuçlanır” ifadeleri hangi iletisi veriyor?
ABD’nin Yunanistan’a kurduğu üs sayısını 5’ten 9’a çıkarması ne manaya geliyor?
Yunanistan’ın Ege’de bulunan adaları silahlandırması nasıl sonuçlanacak?
“100 YIL EVVEL DE BUGÜN OLDUĞU ÜZERE TEŞVİK EDEN ÜLKELER VARDI”
Ege’de son günlerde tırmanan gerginliği ve bu durumun mümkün sonuçlarını Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz Odatv’ye kıymetlendirdi.
Yunanistan’ın emperyalizmin bir vekili olarak 15 Mayıs 1919’da da Batı Anadolu’yu işgal etmek üzere askeri bir güç olarak bölgeye sevk edildiğini belirten Cem Gürdeniz kelamlarına şöyle devam etti:
“Unutmayalım ki o devir harekâtı teşvik edenlerin başında ABD ve İngiltere geliyordu. 9 Eylül 1922’de bu teşebbüsleri hüsranla sonuçlandı. 100 yıl ortayla tarihin tekrarladığını görüyoruz.
Yunanistan’ın adaları; deniz üsleri, F-16’lar için hava üsleri, Türkiye’yi tehdit eden füze sistemleriyle silahlandırarak memleketler arası antlaşmaları çöpe attığını görüyoruz.
Ege’de statükoyu bozan taraf Yunanistan oldu. Türkiye, Bern mutabakatını bugüne kadar hiç bozmadı. Daha geçen hafta Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, ‘İstediğimiz vakit karasularımızı 12 mile çıkartırız’ açıklaması yaptı.
Yunanistan, Ege’nin neredeyse tamamının kendine ilişkin olduğunu argüman ederek Türkiye’yi karasularına itmek istiyor. Bu durum emperyalizmin de işine geliyor. Emperyalizm, Türkiye’nin denize çıkmasını istemez. Bunu birinci gören Mustafa Kemal Atatürk 1 Eylül 1922’de ‘Ordular birinci gayeniz Akdeniz’dir’ buyruğunu verdi.
Türkiye ‘Mavi Vatan’ ile birlikte bu buyruğu yerine getiriyor.”
“TÜRKİYE’NİN JEOPOLİTİK ÇIKARLARIN NATO’NUN ÖNÜNE GEÇTİ”
ABD’nin Yunanistan’a kurduğu üs sayısının 5’ten 9’a çıkmasını Rusya’yı ve mümkün bir Türk-Yunan tansiyonunda Trakya üzerinden Türkiye’yi tehdit ettiğini belirten Cem Gürdeniz kelamlarına şu halde devam etti:
“Türkiye ve Yunanistan ABD’nin Pax Americana nizamını muhafazada Kenar Kuşak’taki en kıymetli iki ülkedir. Rusya’yı güneyden kuşatan Türk boğazları ve Akdeniz’e Süveyş Kanalı’na geçişi düzenleyen Ege Denizi bu iki ülkenin denetimi altındadır. 1945’ten sonra ABD her iki ülkeyi de tesiri altına almış, 1952’de iki ülkenin de NATO’ya girmesi, ABD Savunma Bakanlığı’nın isteği üzerine yapılmıştır. Münasebetiyle Rusya’nın güneyden kuşatılmasında iki jeopolitik ülkeden bahsediyoruz.
Fakat, Türkiye 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünden sonra yeni bir jeopolitik gerçeklikle karşılaştı. Bu gerçeklik Türkiye’yi NATO üyeliğine girişinden sonra birinci sefer kendi jeopolitik çıkarlarını NATO’nun jeopolitik sisteminin çıkarlarının önüne geçirdi. Bu durumda ABD, Türkiye’yi riskli bir ülke kategorisine sokarak bütün yatırımını Yunanistan’a yaptı. Bunun en somut örneği ABD’nin Yunanistan’a 9 üs kurması. Artık Yunanistan’daki ABD Büyükelçisi’nin güya bir koloni valisi üzere hareket ettiğini görüyoruz. En son olarak da ABD Dışişleri Bakanı ve ABD senatörlerinin Türkiye’nin silahsızlandırılması şartıyla egemenliği Yunanistan’a devredilen adalar üzerinden Türkiye’ye karşı açıklamalarında görüyoruz.
Türk-Yunan uyuşmazlıkları kışkırtılıp bir silahlı çatışmaya dönüştüğünde Türkiye’nin Trakya’da yapacağı harekâtı engellemek için ABD, Dedeağaç’a büyük yığınak yaptı. Buraya üs kurarark Türkiye’ye “Siz deniz yetki alanları, Ege ya da Doğu Akdeniz kaynaklı bir çatışmaya girerseniz Dedeağaç’ta benim birliklerimle karşılaşırsınız’ iletisi verdi.”
“KIŞKIRTMANIN MAKSADI SURİYE’DEKİ ASKERİ HAREKATI GECİKTİRMEK”
Yunanistan’ın denetimli olarak gerginliği tırmandırdığını vurgulan Cem Gürdeniz bu gerginliğin gerisindeki temel gücün ABD ve AB olduğunu tabir etti. Cem Gürdeniz, Türkiye’nin Suriye’deki harekâtını geciktirmek için bu kışkırtmaların yapıldığını belirterek şöyle konuştu:
“Türkiye’nin Suriye’deki harekâtını geciktirmek için ABD ve AB telkinleriyle Ege’de Yunanistan’ı öne sürerek lakin sonra geri çekerek bir kışkırtma yaşanıyor. Yunan halkı, 1947’den bu yana savaş görmedi. Dilerim görmez. Dilerim emperyalizmin tuzağına düşmezler. Türkiye kendisine bir atak olduğunda da önlemleri alarak bu krizi yönetmelidir.”
“TÜRKİYE KENDİ NAVTEKSİNİ YAYINLAMALI”
Yunanistan’ın ilan ettiği Navtekslerin tüzel olmadığının altını çizen Cem Gürdeniz Türkiye’nin bunları dikkate almayarak kendi navteksini yayınlaması gerektiğini söyleyerek kelamlarını şöyle noktaladı:
“Navteks denizcilere seyir tehlikelerini bildiren bir sistematiğin ismidir. Yunanistan bir egemenlik alanı üzere gösteriyor. Yunanistan, Türkiye’nin 2020 Mart’ında BM’ye deklare ettiği kıta sahanlığı sonları içerisinde 3 aylık navteks yayınlayarak ‘Ben burada tehlikeli işler yapacağım’ bildirisi veriyor. Bu alan Türkiye’nin mümkün sandaj yapacağı yerleri kapsıyor. Yayınlayan istasyon yayınlamaya yetkili değil. Bunun uydurma navteks olduğunu onlar da biliyor. Bunu siyasi bir enstürüman olarak kullanıyorlar. Türkiye’nin yapması gereken bunu dikkate almayarak kendi uygun navteksini yayınlayarak çalışmalarına devam etmektir.
Son olarak unutmamak gerekir ki Barış en değerli olanıdır. Yunanistan, Türkiye’ye silahlı bir müdahalede bulunmamalıdır. Buradan ikaz edelim.
Türkiye’nin dostluğu Türkiye’nin düşmanlığıyla kıyaslanamaz.”
Ersin Eroğlu
