Arabesk; Arap ezgi- tarzlarından esinlenen ve Türkiye’de bir periyot pek sevilen Türk müziği…
TRT uzun yıllar bu müzik çeşidini yasakladı. Radyolarında ve ekranlarında söyletmedi.
Örneğin… Devlet Bahçeli’nin, çok sevdiği Ferdi Tayfur yasaklılar listesindeydi. Bahçeli müziklerini dinlemekten keyif aldığı Ferdi Tayfur’un sesini uzun yıllar TRT’de duyamadı.
Örneğin… Yasaklı arabesk müzikçilerden biri de Müslüm Gürses idi. Devlet Bahçeli, müzikçinin vefatında taziye mesajı yayınladı:
“Merhum Gürses, gönülleri titreten, gözleri buğulandıran ve en içten hislere tercüman olan dokunaklı müzikleriyle, hasret tüten türküleriyle ve sadelikle yoğrulmuş hayatıyla büyük bir beğeni kazanmış ve bu taraflarıyla de takdir toplamıştır…”
Ki Müslüm Gürses, yasaklar konusunda en talihsiz isimdi. TRT’de arabesk yasağı kalksa da onun yasakları daima sürdü. Mesela 1991 yılında çıkardığı albümünde söylediği “Açılsın Meyhaneler” şarkısı bırakın TRT’yi tüm yurtta yasaklandı. Kaset toplatıldı. Müziğin kelamları şuydu:
“Elimizde şişeler açılsın meyhaneler/ madem ayyaş diyorlar boş durmasın kadehler”
Yazıma bu girişi neden yaptığımı varsayım etmişsinizdir:
ELEŞTİRİ OLACAK AMA
Devlet Bahçeli partisinin meclis küme toplantısında Cem Yılmaz‘ın yapıtı “Erşan Kuneri” dizisini eleştirdi:
“Netflix‘te küfür ve en düzeysiz esprilerin yer aldığı, kelamda komedyenlerin rol aldığı diziler artık haddini aşmıştır.”
Bu kelamlarını duyunca şaşırdım. Tenkidine hiç kelamım yok, eserler konusunda övgü de olacak yergi de… Merak ettiğim; seks sinemaları direktörü (ve başrol oyuncusu) Erşan Kuneri karakteri üzerine yapılan absürt diziyi herhalde Devlet Bahçeli seyretmiş olamaz? Diziden bir danışmanı yakındı herhalde…
Erşan Kuneri’nin sinemalarında daima belden aşağı espri yapmasında şaşılacak bir istikamet yok; adam seks sinemaları yönetmeni! Bu, Hitler‘in hayatını anlatan sinemaya “çok şiddet var” demeye benzer!
Yeşilçam dalını az buçuk tanıyorsanız “sanatı” (gişe satışını) hedeflemiş ne çok Erşan Kuneri olduğunu bilirsiniz!
Erşan Kuneri klişeleri Yeşilçam’ın özüydü. (Yeşilçam sinemalarında çokça küfür de olurdu fakat devletin sansür heyeti vardı, küfür bulunan sinemalara müsaade vermiyordu!)
Şunu da yazmak zorundayım; Erşan Kuneri dizisinin sadece küfür üzerinden ele alınmasına karşıyım; bu Cem Yılmaz sinemasına ve arkadaşlarına haksızlıktır. Onca emek harcanmış bu dizi farklı açılardan ele alınıp tartışılmalıdır.
Konumuz Bahçeli’nin eleştirisi olduğu için diziyi -ne yazık ki- küfür üzerinden ele almak zorunda kaldım:
KÜFÜRBAZ EZİK ERKEK
Devlet Bahçeli üzere benim etrafımdakiler -özellikle kadınlar- küfürden rahatsız olduklarını söylüyor. Bayanı aşağılayan cinsiyetçi küfürler kullanılmasını eleştiriyorlar. Pekala:
Günlük hayat lisanında her cümlenin başına ya da sonuna, bayanın cinsel organını, bayan olma hallerini aşağılayan eril cinsiyetçi küfürler koyan toplumsal bir gerçeklik filmlerde dizilerde yok mu sayılmalı? Küfür bu ülkede, cümle içindeki virgül, nokta üzere çok değil mi?
Buna karşın Cem Yılmaz sinemasında, lisanında küfür eksik olmayan küfürbaz erkek, özünde güçsüz ezik mağdur insandır! Yazdığım üzere Erşan Kuneri dizisi farklı boyutlarıyla ele alınmalıdır…
Küfrü seven- eden biri pek değilim. İşitmekten hiç hoşlanmam. Hele… “Dil yarasına” inanırım; ötekini aşağılayan her türlü söze-kelimeye karşıyım.
Bahçeli’nin küfür hassasiyetini anlıyorum. (Keza: Netflix’in kültür emperyalizminin bir tüketim objesi olarak kullandığı eşcinsel yüklü yayın siyaseti da mutlak tartışılmalıdır.)
Arabeskle girdik şöyle bitireyim:
Bahçeli, milyonlarca genç hayranı olan Türk rapçileri dinliyor mu? Birçoklarına, bırakın TRT’yi özel tv ekranları da kapalı! Zira birden fazla müzikte küfür var. Ne yapacağız, yasaklayacak mıyız?
Bu müzik tipini pek dinleyemiyorum. Sefo‘nun yeni çıkan “Tutsak” şarkısını sevdim; 40 günde yalnızca YouTube’da 36 milyon defa dinlendi! Tam bir yıl evvel çıkan “Bilmem mi” yine yalnızca YouTube’de 141 milyon kez dinlendi. Arabesk üzere yasaklarsanız da Türkiye’nin müzik gerçeği bu; hayatın önüne geçemezsiniz…
Şunu tartışmayı öneriyorum:
Küfür, birikmiş düşmanlık hislerinin yön değiştirmiş anlatım biçimleri mi? Örneğin: Ülkede ne kadar baskı varsa dilde o kadar küfür mü oluyor? O denli ise, toplumun bu hale gelmesinde siyasilerin rolü nedir?
Soner Yalçın
