İstanbul’da, Bilal Erdoğan’ın da Yüksek İstişare Konseyinde yer aldığı TÜGVA ile yapılan protokol gereği yaz devrinde 200’e yakın okulun derslik ve spor salonlarını bu vakıf kullanacağı tez edildi.
Söz konusu iddiayı kıymetlendiren eğitimci ve Eğitim-İş Eski Merkez İdare Şurası Üyesi Makust Balmuk, “MEB’in hiçbir suretle vazgeçemediği dernek ve vakıflarla protokol yapma, okulları dernek-vakıf ismi altında cemaatlere/tarikatlara açma uygulamalarını boyutu artık MEB’in paralel kuruluşuna dönüştü” tabirlerini kullandı.
Kararla ilgili konuşan Balmuk şunları söyledi:
“Hoca efendi, hizmet hareketi vs denilerek devlet içinde büyütülen ve sonunda ülkenin 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü ile karşı karşıya kalmasına sebebiyet veren, teşebbüs sonrası terör örgütü (FETÖ ) tanımlaması ve paralel devlet yapılanması (PDY) olarak karşımıza çıkan durumdan ders almayanlar öteki kurumlarda olduğu üzere MEB’de de emsal yapılanmalarla faaliyet yürütmektedirler.
Bu yapılar atamalardan, kurum içi vazifelere kadar her alanda aktif rol oynamakta, bunlara irade sahibi kamu yöneticilerinin karşı gelmesi dahi mümkün olamamaktadır. Bakanların atanmasında dahi aktif rol oynadıkları konuşulan yapıların okullarda cirit atmasının önüne geçilmesini beklemek olağan ki imkansız bir hal almaktadır.
Yapılan protokolleri yargı iptal etse de yeni ve içinde değişiklik yapılan ayrıca protokoller imzalanmakta ve yola devam edilmektedir.
Bu yapılardan son yılların en popülerlerinden Bilal Erdoğan’ın da Yüksek İstişare Şurasında yer aldığı TÜGVA ile yapılan protokol gereği yaz periyodunda okullar bu vakfa tahsis edilecektir. Yalnızca İstanbul’da 200’e yakın okulun derslik ve spor salonlarını bu vakıf kullanacaktır.
Cüz/Kur’an-ı Kerim Eğitimleri, Sportif faaliyetler, şahsî gelişim, el hünerleri, bilgi müsabakaları, zeka oyunları üzere bir çok alanda eğitimi bu vakıf verecek. Eğitim verecek şahısların pedagojik alt yapıları tartışma konusu dahi yapılmayacak, bu noktada istekli öğretmenlerden de yararlanılabilecek, fiyatları devlet tarafından da karşılanabilecektir.
Bu planlama yapılırken okullara tek soru soran yok? Okul yönetimlerinin bilgisi dahi yok. Birileri “selamün aleyküm selam” ile okula geliyor “okul bu yaz bizde” diyor. Okul yönetimleri şaşkın. Daha birkaç gün evvel hizmetli çalışanının dahi işine son veren bakanlık husus vakıf olunca çabucak harekete geçiyor. Pekala okulun elektriğinin, suyunun parasını kim ödeyecek, bakım tamiratını kim yapacak? …
MEB dernek ve vakıflardan dayanak almaktan vazgeçmeli, eğitimi diğer kurumlara devretmekten geri durmalı dedikçe daha da artan sayıda dernek ve vakıf değişik isimler altında yapılan faaliyetlerle MEB’e paralel hale getirilmektedir. Eğitimle ilgili her alandan sorumlu olan MEB bedeller eğitimi üzere alanları dahi bu tipten siyasi ve dini yapılara devredebilmekte, 1 milyon öğretmenini devre dışı bırakabilmektedir.
Eğitim kamusal olmalı ve devlet nezaretinde (buradaki rol MEB’de) yapılmalı, eğitimin içeriği laik, bilimsel ve demokratik olmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, ulu, yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder” veciz kelamı asla unutulmamalıdır. Bunun da birinci adımı MEB’in bu uygulamalardan derhal vazgeçerek protokolleri iptal etmesinden geçmektedir.”
